Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bir yargı paketi üzerinde çalıştıklarını söyledi.
Tunç, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunca (TİHEK) Türkiye Barolar Birliği (TBB) Konukevi’nde düzenlenen “Küresel İnsan Hakları Siyaseti-İnsani Trajediler, Değerler Yitimi ve Sistemsel Çöküş Sempozyumu”nun ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bakan Tunç, Avrupa Parlamentosunun Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sanchez Amor’un Gezi Parkı davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Osman Kavala’yı ziyaretine ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, davayla ilgili Türkiye’de verilen yargı kararı bulunduğunu, kararın Yargıtay tarafından onanıp kesinleştiğini hatırlattı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) bu konuya ilişkin tavrının başından beri belli olduğunu anlatan Tunç, şunları söyledi:
“Orada nasıl bir siyasi süreç işlediğini hep beraber görüyoruz. AİHM, konuyu maalesef yargı boyutunun dışında tartışıyor. Dosyadaki deliller, işlenen suç, suçun mahiyeti, 10 yıl öncesini hatırlarsak Gezi olaylarının nasıl bir şiddet olayı olduğunu hep beraber yaşamıştık. Bir kalkışma hareketi söz konusuydu. Bu da Türk yargısı tarafından delilleriyle tespit edildi. Bağımsız yargımız kararını verdi. Yargıtay tarafından onandı. Dolayısıyla böyle bir süreç söz konusu. Bakanlar Komitesindeki görüşmeler devam ediyor. Yani o süreç kendi mecrasında sürüyor. Biz de Adalet Bakanlığı olarak Bakanlar Komitesinde görüşlerimizi ifade ediyoruz. Burada Türkiye’nin haklılığını ve bağımsız ve tarafsız Türk yargısının vermiş olduğu karara saygı duyulmasını, bu konunun siyasallaştırılmaması gerektiğini ifade ediyoruz.”
Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM), Gazze’ye ulaştırılan yardımların kasten engellenmesini savaş suçu olarak değerlendirilebileceği uyarısının sorulması üzerine Tunç, İsrail’in Gazze’de toplu katliam uyguladığını dile getirdi.
Soykırım Sözleşmesi’ndeki tüm unsurların Gazze’de gerçekleştiğini ifade eden Tunç, bölgede insanlık suçu işlendiğini bildirdi.
UCM’deki İsrail’e aleyhinde 2019’da açılan soruşturmanın hala sonuçlanmadığını belirten Tunç, şöyle devam etti:
“UCM’in elinde yeterli delil var. Soruşturma savcısının elinde İsrail’in bu katliamları gerçekleştirdiğine, savaş suçu işlediğine yönelik deliller var. Soruşturmanın 2019’dan bu yana uzaması manidar. Gazze’de 2 aydır süren bu katliamda ortaya çıkan deliller de aşikar. UCM’nin, başta Başsavcı Kerim Han olmak üzere ellerini çabuk tutmaları lazım. Çünkü orada bebek katliamı yapılıyor. Bebeklerin katledildiği bir dünyada insan haklarından, uluslararası hukuktan bahsetmek mümkün değil.”
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud’un oğlunun İstanbul’da karıştığı trafik kazasına ilişkin soru üzerine Yılmaz Tunç, konunun soruşturma aşamasında olduğunu söyledi.
Görüntülere bakıldığında motosikletle giden kişiye arkadan çarpıldığının görüldüğünü, motosikletlinin ölmesi nedeniyle suç vasfının değişmesinin de söz konusu olduğunu anlatan Tunç, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımız bunu mutlaka değerlendirecektir. Çünkü bir vefat var. Trafik kazası görüntülerine baktığımızda da bunu değerlendirecek olan Cumhuriyet Savcılığıdır. Bu noktada gerekli adli işlemler yapılacaktır. Hiç kimsenin şüphesi olmasın.” dedi.
Hayatını kaybeden sürücüye Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyen Tunç, “Eğer ortada bir kusur varsa, suç varsa bunun mutlaka takipçisi olunacaktır. Sıfatı ne olursa olsun hiç önemli değil. Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu da olabilir, sıradan bir vatandaş da olabilir. Kim suç işlemişse kanun karşısında eşittir. Dolayısıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımız da konuyu takip etmektedir.” diye konuştu.
Adalet Bakanı Tunç, yeni yargı paketine ilişkin soru üzerine, Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı çalışmalarının 3-4 aydır sürdüğünü belirtti.
“Yargı Reformu Strateji Belgemiz ve İnsan Hakları Eylem Planı, Türkiye Yüzyılı’nın ilk belgeleri olacak.” ifadelerini kullanan Tunç, “Sayın Cumhurbaşkanı’mız kamuoyuyla paylaştıktan sonra o hedefler doğrultusunda biz yasamayı ilgilendiren hususları milletvekillerimizin takdirine sunacağız, yürütmeyi ilgilendiren idari uygulamaları da yürütme olarak hangi bakanlığa düşüyorsa bunların bir hedef olarak gerçekleşmesi için gayret içerisinde olacağız.” diye konuştu.
Söz konusu kanun paketine ilişkin çalışmaların sürdüğünü bildiren Tunç, düzenlemeler arasında yargı uygulamalarını ilgilendiren birçok hususun yer aldığını aktardı.
Yargı Reformu Strateji Belgesini beklemeden önce kanunlaşması gereken hususlar bulunduğunu ifade eden Tunç, “Şunu ifade edebilirim, 60’tan fazla maddeden oluşan bir paket söz konusu, taslak söz konusu. Milletvekillerimiz bunlara yenilerini ilave edebilir ya da uygun görmeyebilir. Takdir onların.” dedi.
Özellikle cezasızlık algısını ortadan kaldıracak düzenlemelerin yapılması noktasında kamuoyunda büyük bir beklenti bulunduğunu, bu beklentinin karşılanması gerektiğini dile getiren Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suç, işleyenin yanına kar kalmaması lazım. Yani 2 yılın altında cezaya hüküm giyen biri, koşullu salıverme süresiyle beraber denetimli serbestliği de dikkate aldığımızda hiç cezaevinde barındırılmadan tahliye oluyor. Bu da toplumda bir cezasızlık algısına neden oluyor. Bu anlamda denetimli serbestlik süresini otomatik 1 yıl şeklinde değil de bir oran getirerek, beşte 1 olabilir, bu tabii milletvekillerimizin takdirindedir. 1 ay cezası olanın bile 12 gün cezaevinde kalması gerekir diye düşünüyoruz. Bu bizim katıldığımız toplantılarda hep dile getirildi. Yine 2 yıl ceza alan birisinin özellikle koşullu salıvermesi 1 yıl. 1 yılın beşte biri denetimli serbestlik olduğunda da en az 9-9,5 ay gibi cezaevinde kalması, özellikle cezasızlık algısının ortadan kaldırılması açısından önemli diye düşünüyoruz. Teklif yasalaştığında cezası 5 yılın altındaki suçlar bakımından, bu suçları işleyenler bakımından cezaevinde kalma durumu söz konusu olacak.”
Adalet Bakanı Tunç, Anayasa Mahkemesince önce bazı kanunlara ilişkin iptal kararları verildiğini, ayrıca bazı hususlarda da düzenleme yapılması ihtiyacı bulunduğunu dile getirdi.
Söz konusu yasal düzenlemelere ilişkin takdir yetkisinin TBMM’de olduğunu hatırlatan Tunç, şunları kaydetti:
“Uzun süren yargılamalar, hak mahrumiyeti neticesinde vatandaşlarımız Anayasa Mahkemesine gidiyorlardı. Anayasa Mahkemesinin son bir kararı oldu. Bu karar doğrultusunda da bir düzenleme yapmamız gerekecek. Bu da Tazminat Komisyonu kurulması. Vatandaşlarımız adil yargılanma hakkı, uzun süren yargılamalar neticesinde bir manevi tazminat talebinde bulunacaksa Anayasa Mahkemesine başvurmadan önce Adalet Bakanlığımızca kurulacak olan Tazminat Komisyonuna başvurup, hakkını orada alabilmesi… Komisyon kararı da tabii yargı denetimine açık olacak. Buna benzer çok sayıda düzenleme ihtiyacımız var, bu ihtiyaçlarımızı TBMM’nin takdirine sunacağız. Takdir milletvekillerimizin.”