Bir ulusun kendi kaderini tayin etme hakkını kullanabilme iradesini ortaya koyması, kurtuluş ve kuruluş felsefesinin içeriği o ülkeyi saygınlık çerçevesinde ayrı bir yerde konumlandırır.
Mustafa Kemal’in halkıyla beraber emperyalizme karşı verdiği Ulusal Kurtuluş Savaş sonucunda kazandırdığı zafer, onun mazlum devletler tarafından seçkin bir devlet adamı olarak saygı görmesine neden oldu.
Devamındaki Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte, ulus egemenliğine dayanan laik, çağdaş bir devlet modelini yaşama geçirmesi toplumsal, siyasal, kültürel, dinî yakınlıkları bulunan, emperyalizm tarafından sömürülmekte olan Asya ve Afrika halkları tarafından Mustafa Kemal’i mazlum milletlerin kahramanı, çağdaş bir devlet kurucusu ve evrensel bir barışsever olarak seçkin bir lider konumuna getirmişti.
Demek ki Cumhuriyetin 100. yılını kutlamak öyle şarkılı-türkülü bir eğlenceden öte, siyasi ve sosyal etkileri ile, ideolojik kültürel bütünlüğün ne anlama geldiğinin değerini hatırlamak olduğu ortaya çıkmaktadır.
Yani, İsrail’in Gazze’ye yönelik vahşi saldırısını bahane etmenin bir karşılığı olmadığı gibi, bir takiyeden öte bir şey ifade etmemektedir. Bu bir siyasi tavırdır. Çünkü, Gazze’ye yapılan saldırıların içerik olarak neye karşılık geldiğini anlamak için, antiemperyalist Kurtuluş Savaşının önüne arkasına bakmakta yarar vardır. İşte o zaman Cumhuriyetin ve onun kutlama gerekçelerinin kıymeti anlaşılır.
Ha, Cumhuriyetle bir derdiniz varsa o başka… Eğer olaylara bütününden ayrı bakıp sadece parçalar üzerinde gidilirse neyin neye karşılık geldiğini anlamakta zorluk çekeriz ki fazlasıyla çekiyoruz.
İşte Süper Kupa finali… Öncelikle sporun etkileme gücünden biraz bahsetmek gerekiyor. Sporun toplumsal dayanışma ve bütünleşmeyi sağlayan etkileme gücü sayesinde, evrensel değerler bütünlüğü içindeki tüm farklı toplumlarda insanları guruplara ayıran ırk, milliyet, din, mezhep, sosyal konum, eğitim, kültür ve ekonomik farklılıkları ortadan kaldırarak herkese eşit davranılmasını sağlar. Yani bir katalizördür.
En önemlisi, spor süreç olarak bir kültür kodu olması neticesinde, toplumun gelişmesine yön veren bir dinamik haline gelmesidir. Ama bu noktada ortaya çıkan asıl tehlike, alt kültür başlıklarıyla yaşayan anti-demokratik toplumlarda o dinamik gücü siyasi amaç için kullanmaya çalışmaktır. Siyasi amacın sporu ele geçirmesi neticesinde onu ayrıştırıcı bir yapıya dönüştürür ki o da kültürel içeriğin bertaraf edilmesine neden olur ve sporun anlam bütünlüğü kaybettiği gibi, birleştirici özelliğini de tamamen yok ederek onu kullanışlı bir aparat haline getirir.
100. yılda Süper Kupa finalinin Sudi Arabistan’da oynanmasının karşılığının da siyasi olduğunu anlamak gerek. Tıpkı Cumhuriyetin 100. yıl etkinliklerini Gazze’yi bahane ederek iptal edilmesi gibi… Futbol Federasyonu’nun Başkanının seçilme şekli siyasiydi. Başkanın kulüpler üzerindeki tahakkümü de tamamen siyasidir. Keza, kulüplerin de genel kurula gelip bu siyasi tercih için oy kullanmaları ve aday çıkartamamaları da bu siyasi hamleyi onaylamak anlamına gelmektedir.
Taraftar neslinde bazı tezatlıkları da ortadan kaldırmak gerek. Birincisi; Galatasaray taraftarının o muhteşem 100. yıl koreografisinin anlam bütünlüğü ne kadar önemliyse, kendileri adına bu maçı Türkiye Cumhuriyeti statlarında seyretmeleri de o kadar önemli olmalıdır. Fenerbahçe taraftarı stat isminin ‘Atatürk’ olarak değişmesini nasıl ayakta alkışlıydıysa, bu maçı kendi ülkelerinde seyretmek için de aynı dirayette ayağa kalkarak taleplerini ortaya koymaları gerekmektedir.
Bu taleplerin hiçbiri siyasi değildir. 100. yıl etkisinin değeri bizi bağladığına göre, bunun değerini ve kıymetini bilmekte bize düşen görevdir. ‘Zeki’, ‘çevik’, ‘ahlaklı’ olmak yeterlidir.
Cumhuriyetin 100. yılı kutlu olsun.
Müslüm Gülhan / NationalTürk