2005 yılında-vefat etmesine rağmen benim için dostluğu ve değeri hala devam eden-Sayın Ali Emeç ile diyaloğumuz neticesinde ve Gordon Milne’nin yardımıyla İngiltere Futbol Federasyonun eğitim programı olan FA Learning içindeki ‘İnternational Couaching Course’ futbol sertifika programına katılmıştım.
Kurs programın benim açımdan önemliydi, çünkü, futbol adına aldığım detaylı bilgiler sayesinde at gözlüğü derecelik bakış açısını içine sıkışıp kalan ülke futbolu içindeki kısır döngüden kurtulmam açısından başlangıç noktası olmuştu. Futbol açısından öğretilmiş çaresizliklerimizden olan normatif tabularımı yıkma ve daha geniş perspektiften bakış açısına ve değerlendirme yapma olanağı sağlaması adına da çok kıymetliydi.
İşte bu kurs esnasında bizi Wolverhampton takımını ziyarete götürdüler. Kulübün yönetim kademsindeki işletme modelinin açıklanması yanında, en önemli sunum olan altyapı organizasyonun detaylarının anlatılmasıydı. Detaylara girmeyeceğim…
O sunumun sonunda büyük puntolarla yazılmış olan cümle benim için çok değerliydi: ‘Biz önce insan yetiştiriyoruz.’
Belki sunum orada bitiyordu ama bizim için yeni bir süreç başlıyordu. Nedeni, Wolverhapton kulübü futbolcu yetiştirmenin önüne-bize yabacı olan-toplumsal bir sorumluluğu koymuştu.
Altyapılarda futbol öğretimine maruz kalan çocukların diğer bir ihtiyacı toplumsal mutabakatla ile oluşmuş olan kültürel kodlara sadakati ile oluşacak geçerli davranış kodlarıdır. İngiltere’deki tüm takımların önceliği bu noktadır.
Altyapıdaki her öğrenci üst düzey profesyonel futbolcu olamaz. Ama iyi insan, naif davranan ve yorum yapabilecek bilgiye sahip olan ve farklı iş alanlarına yönelse bile, sürecin içinde kalan birer futbol insanı olabilirler.
Altyapı programının ve oradaki eğitimcilerin misyonu ve mesleki formatı başka olmalıdır. Yetiştirici ve yarışmacı olmak zorundadırlar. Aksi taktirde sorunlu ve toplumsal mutabakatın dışında kalan bireylerin oluşmasına neden olurlar. Genç oyuncuların-çocukların yanlış yapma hakkı vardır. Eğitim süreci bu yanlışlarla yüzleşen veya doğru bilgiyi almak zorunda kalan gençlere bu süreci yaşatarak doğruyu öğretmektir ya da doğruyu arayarak bulmalarının bilgi altyapısını vermektir.
İngiltere’de altyapı eğitimcilerinin 30 yıl 40 yıl aynı takımlarda ve federasyonda çalışmaları sadakat ile ilgili değil, bilgi aktarımı ve insan gelişiminin ayrıcalığı yüzündendir. İnsan yetiştirmek konusunda risk almak mümkün değildir.
İşin profesyonel boyutuna baktığımızda; bir üretim mekanizması içindeki kurgu gelinen nokta içinde olmazsa olmaz bir çözümdür
Bizim gibi ülkelerin dışarıdan sağlayacağı iki önemli çıkış yolu vardır. Birincisi; UEFA Avrupa kupalarında kalıcı olarak yer alıp bir girdi sağlayarak katma değer yaratmak. İkincisi; altyapıdan yetiştirilen sıfır maliyetli nitelikli oyuncuları bu alanla oynatarak yüksek bir değer katmak ve koşullar oluştuğu zaman zarfında da satmak.
Altyapıdan oyuncu yetiştirme verimliliği üzerine düzenlenen bir araştırma raporları sonucunda, Avrupa ligleri içinde Türkiye 31 ülke arasında 30. sırada yer alıyor ve Türkiye Süper Liginde yer alan takımlar kadrolarının ortalama yüzde 25’ini kendi altyapılarından yetiştirdikleri futbolculardan oluşturuyorlar. Diğer sorun ise, altyapılardan oyuncu yetişmemesinin yanında, yetişen bu oyuncuların A takımlarında yeterince oynama şansı bulamamasından kaynaklandığı anlaşılıyor. Çünkü, altyapı oyuncularının pazar içindeki kar marjlarının düşüklüğü menajerlerin sürece olumsuz müdahil olmalarına neden olmaktadır.
Beşiktaş Serpil Hamdi Tüzün ile başlattığı ‘Öz Kaynak Düzeni’ modeliyle Türkiye’de ve Avrupa’da bir ‘ekol’ yaratarak diğer tüm takımların da saygısını kazandı.
Süleyman Seba dönemi, bu düzen sayesinde hem Türkiye futboluna hem de Beşiktaş’a değerler kazandırarak çok önemli başarılar ve ekonomik olarak da artı bakiye verecek birikimler yakaladı.
Ama ne olduysa son 24 yıl içerisinde oldu!
Kurumsallaşmış altyapı atıl bırakıldı.
Menajerlerin sahip oldukları kuvvetli ilişkiler ve mali portföy bakımından güçlü veriler ile oluşturdukları masa sayesinde, istedikleri rant kurgusunu yaratarak, özellikle gençler üzerinden kulüpte sanki bir futbolcu enflasyonu oluştuğu algısı üzerinden adeta bir ticaret kurgusu yaratıldığı görüntüsü hasıl oluyor. Emirhan İlkhan, Rıdvan ve Serdar bu planın kurbanları oldu.
O dönemde, Serdar Saatçi ile bir türlü yapılamayan sözleşme yüzünden, Valerien İsmeal’in katkısı sayesinde (!) oyuna alınıp çıkartılması ve önceden yaratılan gerilim nedeniyle maç sonrasına yansıyan olay neticesinde kadro dışı bırakılıp ve özür diletilerek önüne 5 yıllık sözleşme konulması ile Emirhan Delibaş’ın anlaşmasının fes edilmesi ne profesyonel bir bakış açısına ne de eğitim metodoloji içeriğine ait hiçbir veriye sahip değildir.
Eğitim süreci içinde olan bir gencin sosyalleşmesi açısından sosyal medyayı kullanması gayet doğaldır. Burada bir tehlike varsa, bunların ne olduğunu ona-anne babasından daha çok iletişimde olduğu ve 11 senedir eğitim aldığı altyapı eğitimcileri tarafından önceden öğretilmesi gerekirdi ki önlem alsın. Sosyal medya kullanılan bir alandır. Trump gibi başkanlarının dünyaya ayar verdiği, sanatçıların hayranlarıyla buluştuğu, evlilikleri yapıldığı ve kurumların çok ciddi para kazandığı bir alandır. Buranın yasaklanması veya kullanılmaması bu yüzyılda olacak şey değil.
Bu kulanım içindeki hataların-eğer varsa- BJK kulübü içinde çok rahat çözülerek sonuca bağlanması gerekirken, büyük bir suç unsuru yakalanmış edasıyla sorunun bir parçası olmak doğru değil. Çözüm odaklı düşünce bunu yapmaz. Şayet arka planda başka bir şey yoksa…
Eğer Beşiktaş değerleri üzerinden bir değerlendirme yapılacaksa-Emirhan’a gelene kadar, son 24 yılda oluşan 9 milyarlık borç tüm detayları ile araştırılsın, tüm belgeler açıklansın ve bir hukuki süreç başlatılarak sorumlulardan hesap sorulsun.
“Herkesi bir zaman için aldatabilirsiniz, bazı kişileri her zaman aldatabilirsiniz, ama herkesi her zaman aldatamazsınız!” – Süleyman Seba
Müslüm Gülhan – NationalTurk
Beşiktaş kulübünde Andrzej Duda ve transfer bilmecesi -1
Hasan Arat’ın ‘matruşka’ projesi