Değişimin hayatın bir gerçeği olduğunun altını çizen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu hakikati AK Parti içinde bayrak yarışında bir görev değişimi şeklinde hayata geçiriyoruz. Buradan milletimizin her bir ferdini AK Parti kadrolarında görev almak üzere partimiz saflarına katılmaya davet ediyorum. AK Parti içinde çalışan, gayret gösteren, kendisini geliştiren herkese tüm kapılar sonuna kadar açıktır. Bunun için AK Parti hiçbir zaman eskimeyecek, hiçbir zaman diriliğini, gücünü, enerjisini, icraat kabiliyetini kaybetmeyecek bir partidir. Sizlerden beklentim, büyük kongre sürecini AK Parti’nin bu vasfına uygun şekilde yürütmenizdir. Her fırsatta ifade ettiğim gibi partimiz şahısların partisi değildir. Bu parti, milletin partisidir. Milletimizin bize emanet ettiği davayı sahiplenmek ve en yükseğe çıkarmak için üstlendiğimiz görevlerde en iyisini yapmanın gayreti içinde olacağız. Asıl olan medeniyet, kültür, tarih ve kalkınma davamızın ayakta kalması ve güçlenmesidir. Şahıslar gelir geçer ama dava her zaman, hep baki kalır. AK Parti için siyaset budur, böyle kalmaya da devam edecektir.”
Attıkları her adımda önlerine kurulan tuzaklarla, çıkartılan engellerle karşılaştıklarına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
“Ülkemizin yükselişini durdurmak için sahnelenen her senaryonun amacı Türkiye’yi yeniden kendi içine kapatmak, enerjisini ve zamanını boşa harcatacak işlerle uğraştırmaktı. Biz, işte bu tuzağa düşmeyerek, içeride nelerle uğraşırsak uğraşalım asıl hedeflerimizden asla şaşmadık. Vesayet planlarından Gezi olaylarıyla sokakların karıştırılmasına, 17/25 Aralık girişiminden çukur eylemlerine ve 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne kadar her saldırının gerisinde bu gaye vardı. İçeride başarılı olmayınca bu defa sınırlarımız boyunca dizayn ettikleri yeni tehditlerle karşımıza çıktılar. DEAŞ diye arkası karanlık bir örgütü kullanarak, bölgemizle birlikte ülkemizi de kana ve ateşe boğmaya çalıştılar. PKK’nın Irak ve Suriye’deki yapılanmasını besleyerek, büyüterek her türlü silah ve malzemeyle teçhiz ederek üstümüze saldılar. Demokrasimize ve bağımsızlığımıza saldıran FETÖ terör örgütüne karşı yürüttüğümüz mücadelede bizi yalnız bıraktılar. Bu süreçte elbette ekonomiyi de bir silah gibi kullanmakta geri kalmadılar. Türkiye’nin bu kadar yükü çekemeyeceğini ve dizleri üstüne çökeceği sandılar ama hamdolsun başaramadılar. Allah’ın yardımı ve milletimizin birliği, beraberliği, basiretiyle bu saldırıların hepsini de boşa çıkarttık. Sadece bununla da kalmadık tehditleri kaynağında kurutmak üzere harekete geçtik.”
Son 4 yılda Türkiye’nin sınırları içinde 7 bin 500, sınırları dışında ise 8 bin 500 olmak üzere 16 bin teröristin etkisiz hale getirildiğini anımsatan Erdoğan, terör örgütünün merkezi yapılanmasını Kuzey Irak topraklarında adeta hapsettiklerini söyledi.
Suriye’de oluşturulmaya çalışılan terör koridorunun önünün Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla sınırın batı tarafında kesildiğine işaret eden Erdoğan, Rusya ve İran ile yürütülen Astana Süreci’nin bir parçası olarak İdlib’de büyük bir insani trajedi yaşanmasının önüne geçildiğini hatırlattı.
Fırat’ın doğusunda başarıya ulaşacağına inandığı Barış Pınarı Harekatı’nı başlattıklarını belirten Erdoğan, “Türkiye’nin yaptığı diğer operasyonlar gibi Barış Pınarı’nın da amacı Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine katkıda bulunmaktır. Suriye topraklarının dörtte biri PKK/YPG terör örgütünün işgali altındayken bu ülkenin ne toprak bütünlüğünden ne de siyasi birliğinden söz edilemeyeceği açıktır.” değerlendirmesinde bulundu.
“PKK’nın, YPG’nin bu işgalini görmeyenler, şu anda bizim Suriye’nin birliği, beraberliği için attığımız adıma laf ediyorlar.” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şöyle siz kenarda durun, biz yolumuza devam ediyoruz. DEAŞ’a karşı bizim verdiğimiz mücadeleyi bu konuşanların hangisi verdi. Bunlar sadece kendi ülkelerinden Suriye’ye DEAŞ’ı ihraç ettiler. Fransa’dan DEAŞ, Suriye’ye geldi, Almanya’dan geldi, Hollanda’dan geldi ve biz 5 bin 500 DEAŞ’lıyı geldikleri yerlere gönderdik. Bunlar dürüst değil. Bunlar sadece laf üretiyorlar. Biz ise iş üretiyoruz. Farkımız bu. Şu anda DEAŞ’a karşı da PKK’ya, YPG’ye, PYD’ye karşı da bu mücadeleyi tüm onurumuzla sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Anayasa Komitesinin ilk toplantısını 30 Ekim’de yapacağı bir dönemde başlattığımız bu harekat, Suriye’nin geleceğinin daha sağlıklı bir şekilde planlanmasını temin edecektir.”
Suriye topraklarında üzerinde onlarca yabancı gücün adeta cirit attığı bir dönemde Türkiye’nin terör yapılanmasını engellemek için başlattığı bu harekata yönelik eleştirileri kabul etmediklerini vurgulayan Erdoğan, tek tek saymayacağını ancak bazı ülkelerin adını zikredeceğini dile getirdi.
Erdoğan, “Zira kendilerini de dürüst olmaya davet edeceğim. Önce Suudi Arabistan’dan başlayacağım. Suudi Arabistan aynaya baksın.Yemen’i bu hale kimler getirdi? Yemen şu an ne durumda? On binlerce insan Yemen’de ölmedi mi? Ey Suudi Arabistan, siz önce bunun hesabını verin. Şu anda Yemen fakruzaruret içinde. Her tarafı yerle yeksan ettiniz. Bunun hesabını verin. Kalkıp da bizim Suriye’nin birliği, beraberliği için attığımız, terör örgütlerine karşı verdiğimiz bu mücadelede siz, bize laf edemezsiniz, konuşamazsınız.” ifadesini kullandı.
“Sen ülkende demokrasi katili olan bir kişisin”
“Hele Mısır, sen hiç konuşamazsın” diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Zira sen ülkende demokrasi katili olan bir kişisin. Yüzde 52 oyla seçilmiş olan Mursi’nin mahkemede çırpınarak ölmesine sen neden oldun. Belki de operasyon yaptın. Ailesine bile defnetmesine müsaade etmedin. Sen böyle bir katilsin. Sisi, birileriyle toplantı yapmış, bu operasyonu kınamış. Ya kınasan ne yazar, kınamasan ne yazar. Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan şüphemiz olsun. Biz, inanarak bu yola çıktık ve devam ediyoruz. Suriye halkı özellikle bizim sınır bölgelerimizdekiler, ‘ne zaman geleceksiniz’ diye çağrıda bulundular. Tabii rejimin tutarsızlıkları, işimizi zorlaştırdı. Eğer rejim 8-9 yıl önceki rejim olsaydı belki bugün bu işler çok daha kolay olacaktı. Ama maalesef… Şimdi bizler, Suriye halkımıza sevdamız tartışılamaz, o ayrı bir konu. Ama bizim derdimiz Suriye’yi işgale çalışan DEAŞ, YPG, PYD gibi terör örgütleriyledir. Bizim oradaki Kürt kardeşlerimizle sorunumuz yoktur. Sorun tamamen terör örgütleriyledir. Bunu saptırmaya çalışıyorlar. Kimse saptırmasın. Biz oradaki Kürt kardeşlerimizle değil, terör örgütüyle şu an mücadele ediyoruz.”
“Kapıları açar, 3,6 milyon mülteciyi sizlere göndeririz”
Türkiye’nin belki de Suriye’nin topraklarındaki tek meşru güç olarak varlık gösterdiğine işaret eden Erdoğan, “Çünkü bizim hem kendi sınır güvenliğimiz tehdit altındadır hem de ülkemizde evlerine dönmeyi bekleyen 3,6 milyon Suriyeli sığınmacı vardır. Ey Avrupa Birliği, kendinize gelin. Bak yine söylüyorum: Bizim şu andaki operasyonumuzu ‘işgal hareketi’ diye nitelendirmeye çalışırsanız işimiz kolay; kapıları açarız, 3,6 milyon mülteciyi sizlere göndeririz.” diye konuştu.
Avrupa’nın mülteciler konusunda Türkiye’nin yanında olmamasını eleştiren Erdoğan, “Neymiş ikinci taksit olan 3 milyar avroyu göndermeyeceklermiş. Zaten siz verdiğiniz sözü şu ana kadar yerine getirdiniz mi ? Yok. Biz zaten sizden bir şey alarak yürümedik. 40 milyar doları biz harcadık. Allah’ın izniyle biz bir o kadar daha harcar ve yolumuza devam ederiz, ama kapıları da açarız.” ifadelerini kullandı.
Avrupa ülkelerini samimi olmadıkları için eleştiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Siz bize hiçbir zaman samimi olmadınız. 63’ten bu yana oyaladınız. Avrupa Birliği’ne aldık, alıyoruz, alacağız, şuydu, buydu… Siz dürüst değilsiniz ve hiçbir zaman doğru konuşmadınız. Hayatınız yalan üzerine bina edilmiş. Bundan sonra Tayyip Erdoğan’a saldırın. İstediğiniz kadar saldırın. Biz bu yolda emin adımlarla yürüyoruz, yürüyeceğiz. Hiçbir ülkenin böyle bir sorunu, böyle bir derdi, böyle bir gerekçesi mevcut değildir. Buna rağmen Suriye’de diğer tüm gelişmelere gözlerini kapayıp sadece Türkiye’yi eleştirmeyi alışkanlık haline getirenleri, akla vicdana ve ahlaka davet ediyoruz.”
“1 milyona yakın insanı Beşşar Esed Suriye’de öldürdü”
Suriye topraklarındaki gerçek işgalcilere ses edemeyenlerin ,Türkiye’nin, meşru haklarını koruma konusundaki adımlarına karşı çıkmasını, “Acziyet ve teslimiyet” olarak nitelendiren Erdoğan, “Onlar aciz olabilir ama Türkiye öyle değildir. Hakkını gerektiğinde kendi gücüyle almasını bilir. Üstelik biz bu noktaya durduk yere gelmedik. Suriye krizinin başladığı 2011 yılından beri hatta daha öncesinden itibaren, bu ülkedeki sorunun tüm kesimlerin haklarını güvence altına alan demokratik bir yöntemle çözümü için gayret gösterdik.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte Beşşar Esed’e bu doğrultuda defalarca telkinde bulunduklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Maalesef rejimin tercihi demokratik yöntemlerden değil, zor kullanmaktan yana oldu. 1 milyona yakın insanı Beşşar Esed Suriye’de öldürdü. Bunlar onun halkıydı. Kendi halkını öldüren, katleden bir insanla karşı karşıyayız. Hala ‘Acaba o giderse yerine kim gelir?’ bu soruyu soran liderler var. Neymiş ? ‘DEAŞ gelirse ne olur ?’ DEAŞ’ı sen getirirsen benim buna söyleyecek bir şeyim yok. Bırakın Suriye halkına. Suriye halkı DEAŞ’ı getirir mi getirmez mi görelim. Demokrasi nedir? Halkın iradesine saygıdır. Mesele bu kadar basittir ve Suriye halkı da DEAŞ’ı getirecek kadar aklını peynirle yememiştir. Bunu da bilelim.”
Suriye’de yıllar süren iç çatışmalarda rejimin, DEAŞ’ın ve PKK/YPG’nin zulmü sebebiyle 12 milyon Suriyelinin evlerini terk ettiğini belirten Erdoğan, “Şu anda ülkemizde yaklaşık 4 milyon Suriyeliye yıllar boyunca ev sahipliği yaptık. Bunların 365 bini Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatları ile güvenli hale getirdiğimiz bölgelere, başta Cerablus olmak üzere geri döndü. Kalan 3,6 milyon Suriyeli kardeşimiz ülkemizin 81 vilayetine dağılmış şekilde hayatlarını sürdürüyor.” diye konuştu.
“Parlamentoda da terör örgütüne sırtını dayayan grup var”
Erdoğan, Türkiye’nin, Kürt halkına karşı olduğu şeklindeki iddialara tepki göstererek, şunları söyledi:
“Utanmadan sıkılmadan şu ifadeyi kullanıyorlar, ‘Biz, Kürtlere karşıymışız. Terbiyesizlik yapmayın. Şu anda sadece Kobani’den bizim ülkemize gelen 300 bin Kürt hala bizim ülkemizde misafirimiz olarak yaşamaktadır. Önce bunu konuşalım. Hala bizim ülkemizdeler. Bunu niye konuşmuyoruz? Amerika bunu görmez. Avrupa Birliği bunu görmez. Biz kime neyi anlatacağız ? Hiç olmazsa kendi milletimiz bunu görsün. Parlamentoda da terör örgütüne sırtını dayayan bir grup var. Onlar zaten gözleri var görmez. Ama göstereceğiz. Öyle veya böyle göstereceğiz.”
Türkiye’nin, 3 milyon Suriyeliye de kendi toprakları üzerinde hayatlarını sürdürebilmeleri için gerekli yardımları yaptığına işaret eden Erdoğan, “Bugüne kadar yaklaşık 40 milyar dolarlık bir harcama ile Suriye konusundaki insani duruşumuzu tüm dünyaya biz ispat ettik. Peki dünyada hangi ülke bunu yaptı ? Çıksınlar söylesinler. Hangi ülke ‘Biz de bunu yaptık’ desin. ‘DEAŞ’a karşı biz Türkiye’nin verdiği mücadeleyi verdik’ desin. Yok. Hiçbirisi bunu yapmadı ama biz yaptık. Bizi eleştiren bazı Arap ve Avrupa ülkeleri acaba kaç tane Suriyeliye kucak açtı? Bu soruların cevabını bekliyoruz.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rejim bölgesine olduğu gibi bölücü terör örgütünün kontrolü altında olan yerlere de kimsenin dönmek istemediğine değinerek, “Çünkü insanlar zulüm bakımından bu iki yapıyı aynı görüyor. Bölücü örgütü himaye eden müttefiklerimize bu konudaki rahatsızlığımızı ve sorunu çözme kararlılığımızı en başından beri anlatıyoruz.” diye konuştu.
“Terör örgütleri Türkiye’ye saldırırken siz buna sessiz kalamazsınız”
“Bizim bu sınır ötesi harekatımızın altında, güneyimizde bir terör devleti kurulmasını engellemek var. Biz buna çalışıyoruz.” diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Buna fırsat veremeyiz, eyvallah edemeyiz. Bunun daha ileri noktası var onları burada konuşmaya şu anda dilim varmıyor. Aradan geçen uzunca bir zaman boyunca maalesef beklediğimiz adımlar atılmamış sadece ülkemizi oyalamaya yönelik taktiklere başvurulmuştur. Halbuki Türkiye gibi kadim bir devletin karşısında bizzat muhataplarımızın ifadesiyle, ‘Parayla kullanılan bir örgütün hükmünün olamayacağı.’ bellidir. Şimdi buradan tüm NATO ülkesi olanlara sesleniyorum, başta Amerika. Biz Türkiye’yiz ve biz bir NATO üyesi ülkeyiz. Beşinci maddeyi gayet iyi biliyorlar. Bu terör örgütleri NATO üyesi olan Türkiye’ye saldırırken siz buna sessiz kalamazsınız. Buna hakkınız yok eğer NATO üyesi bir ülkeyseniz. NATO ülkeleri içerisinde NATO’ya karşı olan edimlerini yerine getiren en önemli ülkelerden bir tanesi hangisidir? Türkiye’dir. İlk 3’ün içinde ücretini takır takır ödeyen Türkiye’dir. Siz Türkiye’yi birkaç tane zibidi terör örgütüne tercih etmeyeceksiniz öyle mi? Buna eyvallah edemeyiz. Bunun da gereğini yapmaya mecburuz. Biz, ‘Allah’a dayan, saye sarıl, hükmüne ram ol, yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol. Biz böyle gideceğiz.”
“109 terörist etkisiz hale getirildi”
Türkiye’nin bölgede meseleyi suhuletle çözmek için sabrettiğinin ve mücadele verdiğinin altını çizen Erdoğan, “Sonuçta artık her zaman söylediğim gibi, kendi göbeğimizi kendimizin kesmesinden başka çare kalmadığını gördük. Barış Pınarı Harekatı aşamasına böyle bir sürecin sonunda ulaştık.” ifadesini kullandı.
Erdoğan, dün saat 16.00 itibarıyla hava kuvvetlerinin önceden belirlenen hedefleri vurmaya başladığı, ardından topçuların hedefleri imha ettiğini, saat 22.30’da ise kara birliklerinin devreye girdiğini anlatan Erdoğan, harekatın tüm unsurların katılımıyla Tel Abyad ve Rasulayn bölgesinde sürdüğünü söyledi.
Toplantının devamında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın harekata ilişkin ayrıntılı bilgi vereceğini bildiren Erdoğan, “Harekat başladığı saatten şu ana kadar 109 terörist öldürüldü. Terör örgütü ve yandaşları, hemen ülkemizi karalamak, harekatımıza gölge düşürmek için yalan yanlış bir sürü haber yaymaya başladılar. Tabii 109’un dışında yaralılar filan var, teslim olanlar var. Operasyonlar devam ediyor. Henüz operasyona başladığımız bir yerde, şunu uydurdular; Hristiyan Suriye vatandaşlarının yaşadığı bir bölgeye önce roket atıp, ardından ‘Türkiye sivilleri bombalıyor’ diye ortalığı ayağa kaldırmaya kalktılar. Bombayı atan sizsiniz, füzeleri atan sizsiniz.” diye konuştu.
Bu kara propaganda makinesine karşı derhal tedbir aldıklarını, doğruları tüm dünya kamuoyuyla paylaştıklarını ve paylaşacaklarını belirten Erdoğan, orada bulunan Hristiyanların liderlerinin de açıklama yaptığını ve Türkiye’ye güvenlerini ifade ettiklerini vurguladı.
“Bu yılanların hepsinin başını en kısa sürede ezeceğiz”
Terör örgütlerinin sınır ötesinden yaptığı saldırılarla sivilleri yaralandığını, evleri tahrip ettiğini aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Askerimizin karşısına çıkacak yüreği olmayanlar, boş buldukları yerlerde sivillere saldırarak, gerçek yüzlerini ortaya koyuyorlar. Bunlar öyle terbiyesiz ki tutuyorlar, kendi yayın organlarından çocukları gösteriyorlar. Çocuk katili sizsiniz, kadınlara saldıran, onların katili sizsiniz. Biz, öyle bir milletiz ki bizim savunma imkanı olmayanlara, kadına, çocuğa asla elimiz kalkmaz. Bu bizim inancımızın gereği de haramdır. Biz bunları yapamayız. Ama inşallah bu yılanların hepsinin de başını en kısa sürede ezeceğiz. Hiç endişeniz olmasın. Suriyeli kardeşlerimizin huzuru için bölgede yaşayan Kürt kardeşlerimizin huzuru için bunu başaracağız. Diğer bölgelerle ilgili çalışmalarımızı sürüyor. Vakti saati geldiğinde oralarda da Türkiye’nin gücünü göstereceğiz. Daha önceki harekatlarımızda ne yaptıysak burada da onu yapacağız.”
Erdoğan, Türkiye’nin gittiği yerlere, barışı, huzuru, güvenliği ve esenliği götüreceğini ifade etti.
“Rabbim ordumuzu muzaffer eylesin, Rabbim kahraman güvenlik güçlerimizi her birini korusun, Rabbim ülkemizi ve milletimizi her türlü beladan, şerden, musibetten, husumetten, düşmanlıktan muhafaza buyursun.” diyen Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı’na destek veren MHP, İYİ Parti, CHP başta olmak üzere tüm siyasi parti liderlerine, siyaset ve devlet insanlarına, sivil toplum kuruluşları temsilcilerine, sanatçılara, gazetecilere, sporculara her kesimden vatandaşlara teşekkür etti.
“Bizim planımız herkesin yeniden kendi evine dönebilmesi”
Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti:
“Terör örgütünün desteğiyle parlamentoya girmiş olan sözde siyasi partiye seslenmek istiyorum. Benim ordumu işgal gücü olarak gösteremezsin. Bu ahlaksızlığın, edepsizliğin daniskasıdır. Eğer işgal varsa o sizin maharetinizdir. Siz, bulunduğunuz yerlerde sadece işgalle kalmadınız, bulunduğunuz yerlerde işgal kuvvetleri olarak binaları kendi içinden tüneller açmak suretiyle oralarda adeta sorgulama hücreleri kuracak kadar alçaksınız. Tabii artık oraları kaybettiniz. Şimdi, Türkiye’de bu tür yerleriniz kalmayınca Suriye’de tüneller açtınız. Oraları da yıkacağız. Oralarda da tünelleri artık bulamayacaksınız.”
En büyük teşekkürünün bu harekatı canı gönülden destekleyen millete olduğuna işaret eden Erdoğan, “Rabbimin yardımı ve milletin desteği oldukça bu milletin sırtı ilanihaye yere gelmeyecektir.” dedi.
Barış Pınarı Harekatı ile bölgenin güvenli hale getirilmesinden sonra burada yaşayan herkesin evine ve şehrine dönmesinin hedeflendiğini vurgulayan Erdoğan, bölücü terör örgütünün bozmaya çalıştığı demografik yapıyı, iç savaş öncesi haline uygun şekilde yeniden tesis edeceklerini dile getirdi.
Bölücü örgütün kontrolü altında tuttuğu bölgelerde, 1 milyon kişiyi yerinden ettiğini kaydeden Erdoğan, “Bunun yaklaşık üçte biri Kürt kardeşlerimizden oluşuyor. Tekrar altını çizerek söylüyorum; bizim planımız, herkesin yeniden kendi evine dönebilmesidir. Daha açık anlatmak gerekirse Araplar, Kürtler, Türkmenler, Süryaniler, Asuriler, diğer etnik ve dini gruplar, kendi evlerine döneceklerdir. Biz, bunun teminine çalışıyoruz.” diye konuştu.
“1 milyon kişilik yeni yerleşim yerleri inşa etmeyi planlıyoruz”
Barış Pınarı Harekatı’nın yapıldığı bölgeyi, bozulmaya çalışılan demografik zenginliğine yeniden kavuşturacaklarını belirten Erdoğan, “Kendi ülkesine dönmek isteyip de artık oturacak evi kalmamış olanlar var. İşte bunlar için de 1 milyon kişilik yeni yerleşim yerleri inşa etmeyi planlıyoruz. Bu yerleşim yerlerini uluslararası toplumun finansmanıyla inşa etmeyi planlıyoruz. Böylece Suriye’nin herkes için geri dönülebilir, yaşanabilir ve yeni bir gelecek kurulabilir hale gelmesini temin etmiş olacağız.” diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye’nin hiç kimsenin toprağında, malında ve mülkünde gözü olmadığını vurgulayarak, şunları söyledi:
“Türkiye olarak bölge halkına bu konuda en küçük bir taşkınlığa müsaade edilmeyeceğinin garantisini şimdiden veriyoruz. Bu vesileyle şu veya bu sebeple YPG saflarına katılmaya zorlanmış Suriyeli kardeşlerimize bir çağrıda bulunmak istiyorum: İster Arap, ister Kürt ister, bir başka kesimden olsun, hemen şimdi PYD saflarını terk edip kendi evlerini, köylerini, şehirlerini, kendi namuslarını korumak için harekete geçecek herkese kucağımız açıktır. Biz bu operasyonda hiç kimsenin, bilhassa da sivillerin kılına dahi zarar gelmesini asla kabullenemeyiz. Sadece bize karşı silah kullananları, saldıranları ve tuzak kuranları hedef alıyoruz. Şayet böyle bir tavrın içinde değilse hiçbir Suriyeli kardeşimiz korkmasın, endişe duymasın.
Harekatımızın adını ‘Barış Pınarı’ olarak belirlerken rastgele bir tercihte bulunmadık. Biz terör örgütünü bölgeden kazıyarak Suriye’de gerçek anlamda barışı tesis etmek üzere bu adımları atıyoruz. Bizim sınır Suriye tarafında hep pınarlarla doludur. İşte o pınarlardan hareketle biz bunun adını ‘Barış Pınarı koyduk’. Harekatımızı tek başımıza değil, Suriyeli kardeşlerimizle birlikte yapıyoruz. Daha harekatımız başlar başlamaz Suriye halkını temsil eden pek çok sivil toplum kuruluşu temsilcisi, kanaat önderi ve aşiret lideri ülkemize destek açıklaması yaptı. Bölgedeki pek çok yerde terör örgütüne karşı tavır alındığının haberleri geliyor. İnşallah çok kısa bir sürede Münbiç’ten Irak sınırına kadar tüm bölgeyi güvenliğe ve huzura kavuşturup Suriye halkının üzerinde 8 yıldır dolaşan kara bulutları dağıtacağız.”
“Stratejik müttefikimiz, ne yazık ki Münbiç’ten 90 günde çıkılacağının sözünü bize vermiş olmalarına rağmen çıkmadılar.” ifadelerini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yüzde 90’ı Arap olan Münbiç’i maalesef terör örgütlerine bıraktılar. Bunları da biz gayet iyi biliyoruz. Önce bunları yerine getirmeleri lazım. Suriye’de tüm kesimlerin katılımıyla tesis edilecek meşru yönetimin ülkenin toprak bütünlüğünü ve siyasi birliği çerçevesinde atacağı adımlara desteğimizi şimdiden ifade ediyoruz. O gün gelene kadar Suriye halkının yanında yer almaya kardeşlerimizin her türlü sıkıntısını gidermeye devam edeceğiz.”
“Bunların sokağa çıkacak yüzü kalmaz”
DEAŞ’ın en çok tehdit ettiği ve zarar verdiği ülkelerden birinin Türkiye olduğuna işaret eden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Aynı şekilde DEAŞ’a karşı en ciddi mücadeleyi veren, en somut başarıları kazanan ülke de Türkiye’dir. Hiç kimsenin DEAŞ ile mücadele konusunda ülkemize söyleyecek tek sözü olamaz. Bugün DEAŞ tehdidi lafını ağızlarından düşürmeyenlerin daha düne kadar bu örgüte gizli açık ne tür destekler verdiklerini gayet iyi biliyoruz. Sadece ülkemiz üzerinden Suriye’ye geçmeye çalışan DEAŞ sempatizanlarının önlenmesi konusunda nasıl yalnız bırakıldığımızı anlatsak bunların hiçbirinin sokağa çıkacak yüzü kalmaz.
Ülkemiz, bugüne kadar DEAŞ’la bağlantılı olabileceğini düşündüğü, çok büyük bir bölümü Türk vatandaşı olmayan 17 bin kişiyi gözaltına almıştır. Bunlardan yarısı yabancı uyruklu olmak üzere, 5 bin 500’e yakını halen ülkemizde cezaevlerinde tutuklu veya hükümlü olarak bulunuyor. DEAŞ ile mücadele çerçevesinde 151 ayrı ülkeden 77 bine yakın şahsa, Türkiye’ye giriş yasağı koyduk. Ülkemize kadar gelebilen 102 ayrı ülkeden 7 bin 600 kişiyi sınır dışı ettik. Halen geri gönderme merkezlerinde sınır dışı edilmek üzere bekleyen kişi sayısı 851’dir.”
Erdoğan, Suriye’de hapishanelerde veya kamplardaki DEAŞ’lılara ilişkin ise şöyle konuştu:
“Her şeyden önce biz asla sorumluluktan kaçan bir ülke olmadık. DEAŞ’ın bir daha kendi başımıza bela olmasını istemediğimiz gibi, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın da böyle bir musibete duçar olmasını arzu etmeyiz. Kontrolümüze geçecek bölgelerdeki DEAŞ’lılara ne yapılması gerekiyorsa onu yapacağız. Cezaevinde tutulması gerekenleri cezaevinde tutacak, uyruğu olduğu ülkelere gidebilecekleri kabul edilmeleri halinde oraya göndereceğiz. Geride kalan kadın ve çocukları da bir ıslah programı çerçevesinde yeniden kendi toplumlarına kazandırmanın gayreti içinde olacağız. Türkiye, bu bölgenin kontrolünü ele aldıktan sonra DEAŞ’ın yeniden bölgede varlık gösteremeyeceğinden herkes emin olmalıdır. Bu güvenceyi tüm dünyaya vermek istiyorum.”
Kendisinin de Siirt’ten damat olduğunu, Siirt’te Arap nüfusunun kalmadığını, terör örgütlerinin Arapları Siirt’ten göç etmeye mahkum bıraktıklarını belirten Erdoğan, şunları söyledi:
“Hadi çıkın da aksini söyleyin. Bunlar kayda geçenler, bunlar bilinenler. Kime neyi anlatıyorsunuz. Eğer işgal gücü aranıyorsa siz ta kendisisiniz. Demek ki bizim birbirimizle meselemiz yok. Peki öyleyse bunca sıkıntı neden yaşanıyor? Ne zaman bölgeye dışarıdan bir el girmişse önce herkesi birbirine düşman etmiş, ardından bu kin ve nefret ikliminde kendi çıkar düzenini kurmuştur. İşte Diyarbakır. Diyarbakır’da malum siyasi partinin önünde haftalardır bekleyen o anneleri nasıl anlatacaksınız? O annelerin yavrularını Kandil’e kaçıranlar bunun hesabını nasıl verecek? Veya çok daha farklı yerlere kaçıranlar bunun hesabını nasıl verecek? Ya siz önce bunun hesabını verin. Bir adı ‘Kandil’ olan Kandil var, bir de Diyarbakır’ın içinde Kandil var. Böyle bir yapı. Ve bütün planlamalar oradan yapılıyor. Ondan sonra da hemen tutuyorlar kolundan Kandil mi Kandil, bir başka sınır mı bir başka sınır, buralara gönderiyorlar. Tarihi hakikatler şunu gösteriyor; bizim birbirimizden başka dostumuz, birbirimizden başka sırtımızı yaslayacak hiç kimsemiz yoktur.”
“Emin adımlarla yolumuza devam ederiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde Suriye, Irak, Filistin ve Kuzey Afrika’da daha önce Balkanlar ve Kafkaslarda yaşananların bu hakikatin birer örneği olduğunu vurgulayarak, konuşmasına şöyle devam etti:
“İşte bunun için her fırsatta tüm kardeşlerimize, dostlarımıza, tüm mazlumlara birlik ve beraberlik çağrısında bulunuyorum. İşte bunun için ‘one minute’ diyoruz. İşte bunun için ‘Kudüs kırmızı çizgimizdir’ diyoruz. İşte bunun için ‘dünya beşten büyüktür’ diyoruz. İşte bunun için ‘herkes için adalet, herkes için refah, herkes için huzur’ diyoruz. İşte bunun için hiçbir ayrım yapmadan 4 milyon Suriyeli muhaciri yıllardır topraklarımızda misafir ediyoruz. İşte bunun için Suriyeli kardeşlerimizin huzurla evlerine dönebilmeleri için bizzat sahaya iniyoruz. İşte bunun için kendi güvenliğimiz, kendi huzurumuz kadar çevremizdeki ülkelerin de esenliğini istiyor, gözetiyor, çaba gösteriyoruz. Çünkü biz Türkiye’yiz. Çünkü biz sadece yaşatmak için, sadece barış ve huzur götürmek için gideriz. Bizim inancımız, bizim medeniyetimiz, bizim kültürümüz bunu emrediyor. Şanlı tarihimiz bu duruşun örnekleriyle doludur. İnşallah Barış Pınarı Harekatı’yla şanlı tarihimize yeni bir altın sayfa ekleyeceğiz. Bir kez daha ‘Allah ülkemizin, milletimizin, ordumuzun, kardeşlerimizin yardımcısı olsun’ diyoruz.
Rabbimiz müjdeliyor. Evet, Rabbimin bize inşallah fethi lütfedeceğine inanıyorum ve bu müjdeyle beraber de bizler, evet, Mehmetçiklerimizi uğurladık.”
Diyanet İşleri teşkilatının Türkiye’deki tüm camilerde bu sabah namazında fetih surelerini okuduğunu, Hacı Bayram Veli Camisi’nden de dualar edildiğini ve oradan tüm askerlerin uğurlanmış olduğunu belirten Erdoğan, “Allah yar yardımcımız olsun. İnşallah en kısa zamanda bu fetih müyesser olur ve böylece Suriye’ye refah, huzur gelir. Bölgemize aynı şekilde refah, huzur gelir ve bizler de emin adımlarla yolumuza devam ederiz.” diye konuştu.
Erdoğan, konuşmasının sonunda, “Hani diyorlar ya ‘İşte Kürtlere AK Parti’de yer yok’ filan diye. Söyleyeyim size; şu anda Parlamento içinde AK Parti grubunda 291 milletvekilimizin 50 tanesi Kürt kökenlidir. En sonunda bize bunu söyletmeye mecbur bıraktılar. Çünkü bizim için önemli olan kökenler filan olmaktan öte insan olmak.” dedi.
Kaynak: NationalTurk