‘Futbolun 22 adamın topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yayadan, Hamlet’in kâğıt ve mürekkepten ibaret olduğunu söylemekten farkı yoktur.’
Futbolun bu kadar bilindiği (!) bir ülkede, bu kadar başarısızlığı anlamak da gerçekten çok zor.
Ülkenin çok büyük bir kısmının futbol ile ilgili söyleyecek sözlerinin olması yanında, ilginç olan ‘bilgi’ ile ilgili hiçbir kaygı taşımadan bunu bir iddia olarak ortaya koyup tartışacak cesarete de sahip olmalarıdır. Ve geçerlidir. Yani karşılığı vardır.
Futbol ile ilgili ‘bilgi’ üzerinden ciddi bir ehliyet sorunu varken, manipüle edilen toplumsal kurgu bunu bir üstten bakış olarak elit yaklaşım görmesi, tüm tartışmaların alt başlıklar üzerinden yapılmasına neden olmaktadır. Sistem zaten buna hazırıdır.
Çünkü, futbolun bize ait olan kültürel kodları bilgiyi reddeder. Bünyede tutmaz ve atar. Bunun belirleyici olması çok kişinin elenmesine ve kabul görmemesine neden olacağından bilgiye karşı bir saldırı da söz konusu olur.
***
Evrim teorisini eğitim müfredatından çıkaran yapı, okullardaki eğitimi ‘bilgi’ üzerinden değil inanç üzerinden kurgularsa, depremde olduğu gibi futbolda da iş Allaha kalır.
Cehalet, çok basit bir tanımla bilgi ve tecrübe eksikliğidir. Kelime anlamı olarak: habersiz, bilişsel uyumsuz ve bilişsel ilişkilerdeki kişiyi tanımlarken; bilgi veya olgulardan habersiz olan bireyi tasvir eder.
MHK Başkanı Lale Orta ve Milli takım teknik direktörü Stefan Kuntz üzerinden yapılan eleştirilere bakıldığında, tartışılması kesinlikle gerekli olan sitem değil de kişiler üzerinden yapılması, polemik yaratmanın kolaylığını yaşayan yorumcu, yazar ve futbol adına konuşan herkesin büyük resim ile bir ilgilerinin-menfaatlerinden dolayı olmadığını göstermektedir.
Bu, hastalığı olan birinin doktor yerine muska yazan hocaya gitmesine benzer.
Çünkü, hepsi var olan yapıya sadakatle bağlılar. Ve futbol adına ancak muska yazmaya çalışırlar.
Bu yapının bekası için kurbanlar verilmesi gerektiği zaman da masa üzerindeki en kolay isimlerden işe başlanılır.
***
İsimler Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş çıkarları da göz önüne alınarak belirlenir ve farklılıklardaki en belirleyici özellikte budur. Kamuoyu desteğini ancak taraftar gruplarını manipüle ederek elde ederler.
‘Bilgi’, taraf olmaya feda edildiği zaman, ortaya kaos çıkar ve bu kaos çıkaranların beklentileri için bulunmaz fırsattır. Buradan nemalanırlar ve kamuoyunu buna göre yönlendirip oyalarlar. Bunun için de iyi maaş alırlar.
MHK’nın özerk olmayan yapısını eleştirmeden, VAR sisteminin adil yapısına rağmen, yapay zekaya geçmeye direnerek manipüle edilmesini eleştirmeden, TFF yapısının özerk kurguya aykırı olduğunu eleştirmeden, liyakatin değil siyasetin geçerli olduğu yapıyı eleştirmeden Lale Orta’yı ve Stefan Kuntz’u eleştirmek manasızdır ama kullanışlıdır. Çünkü her iki kişide Terim gibi, Güneş gibi, Çakır gibi sistemin içinden yetişen ve sistemin bizzat teminatı olan kişiler değildir.
Futbolun bize şöyle bir güzelliği oldu: Ahlak ve erkek söylemlere dair her şeyi futboldan öğrendik.
***
Şoven ve milliyetçilik üzerinden toplulukları konsilde etmedeki hipnoz etkisi o kadar kullanışlı ki hiçbir siyasi kurum bunun cazibesi karşısında karşılıksız duramaz.
Hele hele o erkek eril dilin ve cinsiyet ayrımcılığın tutkulu ayin alanı olması başka bir medeniyet göstergesidir. Futbolun içerik olarak kullanılması, gerçekten çok tanrılı dinlerdeki ayinlerin içeriği kadar kuvvetli ve acımasızdır.
Toplum içinde veya kamuoyu önünde futbolun bilgi içeriğine sahip olmadan bu kadar cesur konuşmanın nedeni, futbolun basit bir oyun olmasından değil, futbolun ölüm kalım meselesi olduğuna çok rahat ikna olmalarından kaynaklanmaktadır.
Bu bir sosyal mastürbasyondur.
Toplumsal davranış formasyonumuzu oluşturan bilgiyi reddeden yapının yaşam biçimimiz olmasını tetikleyen en etkili alanda biz has futbol oyunudur. Toplumda söz konusu bu durum bir hastalığa dönüşmüştür. Siyaset alanı, eğitim alanı ve futbolun çok etkili olduğu spor alanı bu sorunun çok yaşandığı alanlardır.