Sarı kapaklarıyla gözleri, kelimeleriyle kalpleri fetheden kitaplar!
Okumak, dünyayı daha yakından tanımayı sağlar. Kitaplarla çevrili bir dünyada yaşayanlar kimi zaman yeni güne Nepal’de kimi zaman okyanus ortasındaki bir adada ‘merhaba’ der. Okumanın büyüsüne kapılanlar sıradan hikayeleri değil; kelimelerin gücünü hissedecekleri yazarları tercih ederler…
José Saramago… Kitaplarındaki cümle yapıları okuyucuları korkutsa da bir cümle bazı zamanlar bir paragraf sürse de bu dile alışanlar için José Saramago’nun yeri bambaşkadır. Kitapların büyüsüne kapılmaktan korkanlar ‘cümle yapısı sizi yoracak’ sözlerine kulak asmamalı. Çünkü şimdiye kadar Saramago kalemiyle tanışmadıysanız; aradaki açığı kapatmak için çok yol kat etmeniz gerekiyor.
José Saramago kitapları elbette kelimeleriyle, konularıyla kalplere dokunuyor. Ancak bu kıymetli yazarı diğerlerinden ayıran bir başka özellik daha var. Bir kitapçıya girdiğinizde yazarın ya da kitabın ismini okumasanız da uzaktan size sarı kapaklarıyla göz kırpan kitapları fark edeceksiniz. Sarı rengiyle gözlere hitap eden Saramago kitapları şöyle: Körlük, Görmek, Ölüm Bir Varmış Bir Yomkuş, Kabil, Bilinmeyen Bir adanın Öyküsü, Filin Yolculuğu, Kopyalanmış Adam, Bütün İsimler, Çatıdaki Pencere, İsa’ya Göre İncil, Yitik Adanın Öyküsü, Mağara, Defterler, Ölümlü Nesiller, Ricardo Reis’in Öldüğü Yıl, Toprağın Uyanışı, Ressamın Günlüğü, Mızraklar Mızraklar Tüfekler Tüfekler
Körlük
Körlük, toplumsal yaşamın nasıl bir vahşete dönüşebileceğini müthiş bir incelikle gözler önüne sererken, insana dair son umut kırıntısını da bir kadının tek başına örgütlediği dayanışma ve direniş örneğiyle sergileyen unutulmaz eserler arasında yerini almıştır.
Görmek
Saramago, hiciv ile alegoriyi derin bir kavrayış ve keskin bir görüyle harmanladığı, o muazzam dil cambazlığıyla devamlı eşeleyerek zihnimizde karıncalanmadık yer bırakmadığı bu unutulmaz eserinde, hamaset denen düşünce fukaralığının ve onun kovuklarında yuvalanan güç saplantısının ipliğini pazara çıkarıyor. Fars hiç bu kadar trajik anlatılmamıştı.
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş
Adı bilinmeyen bir ülkede, dünya kuruldu kurulalı görülmemiş bir olay gerçekleşir: Ölüm, o güne kadar yerine getirdiği görevinden vazgeçer ve hiç kimse ölmez. Bir anda ülkeye dalga dalga yayılan sevinç çok geçmeden yerini hayalkırıklığı ve kaosa bırakır.
Ölüm ve ölümsüzlük karşısında insanın şaşkınlığını, çelişkili tepkilerini ve ahlaki çöküşünü, edebi, toplumsal ve felsefi anlamda derinlikli bir biçimde işleyen José Saramago, geçici olanla ebedi olanı birbirinden ayıran kısa mesafenin meseli sayılacak Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş’u, başladığı gibi bitiriyor: “Ertesi gün hiç kimse ölmedi.”