Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakırköy’de MÜSİAD 25. Olağan Genel Kurulu ve Genel Merkez Binası Açılış Töreninde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, MÜSİAD 25. Olağan Genel Kurulu ve Genel Merkez Binası Açılış Töreni’nde yeni genel merkez binasının hayırlara vesile olmasını dileyerek, MÜSİAD’ın Türkiye’nin her köşesinde ve dünyanın dört bir yanında faaliyet göstererek, benzer kuruluşlardan ayrıştığını anlattı.
MÜSİAD’ın “milletle bağını asla koparmadan büyümeye devam etmesini” memnuniyetle izlediğini ifade eden Erdoğan, “Bu yönüyle MÜSİAD, hem makro ekonomik politikaların belirlenmesinde hem de bunların sahadaki uygulamalarında en etkin sivil toplum kuruluşu olarak öne çıkıyor. Daha kucaklayıcı, daha toplayıcı toparlayıcı bir kuruluş olması bakımından da önemsiyorum. Devletle milletimiz ve özellikle de sermaye çevreleri arasındaki güçlü köprü olan MÜSİAD, verdiğimiz her mücadelede yanımızda yer alarak, milli ve yerli duruşunu da göstermiştir. Bunun en önemli ispatı da 15 Temmuz olayıdır. 15 Temmuz olayında beraberce dayanışma içerisinde verilen mücadele asla unutulamaz.” diye konuştu.
Erdoğan, yurt dışında 94 ülkede ve 224 noktada aktif faaliyet gösteren MÜSİAD’ın Türkiye’nin öncü ticaret ve kültürel diplomasi kuruluşlarından biri haline geldiğini kaydederek, şöyle devam etti:
“Gerek Türk yatırımcılarına ve ihracatçılarına yurt dışındaki fırsatları gösterme gerekse uluslararası müteşebbisleri ülkemize çekme konusunda MÜSİAD çok önemli rol oynuyor. Özellikle kendi başlarına böylesine büyük bir ekonomik ilişki ağı kurma imkanı olmayan KOBİ’lerimiz için MÜSİAD tam anlamıyla amiral gemisi misyonu üstleniyor. MÜSİAD global ve yerel yapılarıyla bunlar etrafında kurulan veri ve kaynak portalı, yurt içinde ve yurt dışında geniş bir alana yayılan bilgi edinme ve işleme süreçlerini ekonomimizin hizmetine sunmaktadır. Milli serveti ne kadar büyütürsek, bundan iş adamlarımız başta olmak üzere ülkemizin her bir ferdi o derece fayda elde edecektir. Kaynak ve sermaye ofisleri yoluyla fon üretmeden şirketleşmeye, ihracatı artırmadan ekonomik faaliyet alanlarını genişletmeye kadar attığınız hemen her adımı yakından takip ediyorum. MÜSİAD Akademi altında nitelikli iş gücü yetiştirme çabanızı takdirle izliyorum. Derneğimizi benzer faaliyetler yürüten diğer kuruluşlardan ayıran en önemli farklardan biri de tarihimize, değerlerimize, kültürümüze, sanatımıza, sporumuza verdiği destektir.
İnsanlığın ve toplumumuzun yarısını oluşturan kadınlarımız iş dünyasında daha çok görünür hale geliyorlar. Bu bakımdan MÜSİAD Kadın oluşumunu da doğru yönde atılmış bir adım olarak değerlendiriyorum. MÜSİAD Sanat çatısı altında yürütülen çalışmaları en az diğerleri kadar önemli görüyorum. Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması konusunda MÜSİAD’ın çalışmalarını daha da yaygınlaştırmasına ve etkinleştirmesine ihtiyacımız vardır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarih boyunca daima önem verilen bir coğrafya üzerinde bulunulduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
“Söğüt’te diktiğimiz fidanı, 3 kıta 7 iklimi kucaklayan ulu çınara çevirmeyi yine bu coğrafyada başardık. Bir asır önce adeta tüm dünyanın üzerimize geldiği bir dönemde gerçekten çok çetin mücadelelerle kendimize yeni bir devlet kurarak, ümitlerimizi tekrar tazeledik. Genç Cumhuriyetimiz, demokrasiden ekonomiye, her alanda pek çok sınamadan geçerek, bugünlere ulaştı. Özellikle AK Parti iktidarlarının yönetimindeki son 17 yılda ülkemiz, yakın tarihimizin en büyük atılımlarına şahit oldu. Demokrasimizi güçlendirmek için hayata geçirdiğimiz yapısal reformlarla Türkiye, geçmişte kendisine vakit ve enerji kaybettiren tartışmaları geride bıraktı. Ekonomide attığımız adımlarla hem milletimizi zenginleştirdik hem de devletimizi güçlendirdik. Dış politikada ülkemizin algısını değiştirdik, pasaportumuza itibar kazandırdık. Dünyanın en güçlü sosyal ve sağlık yardımı sistemlerinden birini kurarak, hiçbir vatandaşımızın aç ve açıkta kalmamasını sağlamaya çalıştık. Maziden atiye güçlü bir köprü kurarak, yeni nesillerin tarihlerini, kültürlerini, değerlerini öğrenmelerini ve buradan aldıkları güçle geleceğe hazırlanmalarını temin etmenin gayretinde olduk.”
Türkiye güçlendikçe, kalbini ve umudunu Türkiye’ye bağlayanların da yüzünün güldüğünü ifade eden Erdoğan, “Dünyanın neresine gidersek gidelim sırf Türk olduğumuz için sırf Türkiye’den geldiğimiz için bizi el üstünde tutan, bize muhabbet besleyen insanlarla karşılaşıyoruz. Bu sevginin hiçbir çıkarla, hiçbir maddi menfaatle elde edilmesi mümkün değildir. Bizlere verilen kıymet kendimizle birlikte tüm mazlumların, mağdurların, tüm ümmetin ve tüm insanlığın hakkını, hukukunu koruyor, derdiyle dertleniyor, çözümü için fedakarlık yapıyor olmamızdan kaynaklanıyor.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, kerametin millet olarak gösterilen duruşta ve ülke olarak yapılan işlerde aranması gerektiğini belirterek, “Tabii bu büyük imkan aynı zamanda ülkemize yönelik tehditlerin kesintisiz bir şekilde sürmesine de yol açıyor. Ülke ve millet olarak sadece son 6 yılda yaşadıklarımızı dahi pek çok toplumun asırlık geçmişiyle mukayese etmek mümkün değildir. Sokakların karıştırılmasından sınırlarımızın tacizine, mahallelerimizi çukurlarla bölme teşebbüsünden kanlı darbe girişimine kadar akla hayale gelmeyecek saldırılara maruz kaldık. Balkanlardan Orta Doğu’ya, şimdi de Güney Amerika’ya kadar dünyanın pek çok yerinde oynanan bir oyun ülkemizde de sahnelenmeye çalışıldı. Hamdolsun milletimiz bu tezgahı gördü ve birliğine beraberliğine kardeşliğine sımsıkı sahip çıkarak, oyunu bozdu.” değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, siyaset, toplum, diplomasi, hatta terör mühendisliği gayretleri sonuç vermeyince doğrudan milletin birliğine, beraberliğine saldırılmaya başlandığını anlattı.
Türkiye’nin ve demokrasinin en büyük gücü olan seçimleri, milletin sandıktan çıkan iradesini tartışma konusu yaparak birliğin çimentosunu çatlatma, demirlerinin kırılma hesabı yapıldığını vurgulayan Erdoğan, “Şimdi buradan bir kez daha ilan ediyorum, biz hiçbir zaman milletin iradesinin üzerinde bir irade tanımadık, tanımayacağız.” diye konuştu.
Milletin iradesine olan saygıları sebebiyle seçim süreçlerini yakından takip edip, sandıktan çıkan her oyun yerini bulması için çalıştıklarını aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bütün çabamız milletin oyunun kıymetini millete iadedir. Bütün çabamız usulsüzlüklerle, yolsuzluklarla bir 31 Mart’ı kurban etmek istemiyoruz. İşte çıkmış bakıyorsunuz ki ana muhalefetin birkaç temsilcisi ne diyorlar? Çok enteresan, kime diyorlar? Yüksek Seçim Kuruluna. ‘Kızılay’a çıkamazsınız’ diyorlar. Tehdit ediyorlar. Anayasanın 138. maddesine bu tamamen aykırıdır. Bırakın bu şekilde bir uyarıyı, ‘imada dahi bulunamazsınız’ der Anayasanın 138. maddesi. Ben de burada bir şeye üzülüyorum. Şu anda Yüksek Seçim Kurulunun Sayın Başkanı kendilerine yapılan bu tehdit karşısında şu ana kadar niçin acaba bir yazılı açıklama yapmak suretiyle ‘Siz nasıl olur da bizi tehdit edersiniz?’ demiyor? İstanbul’da, Ankara’da seçimler yapılmıştır. Bakın biz Ankara’ya herhangi bir itirazda ileri derecede bir yüklenme yapmadık. Ama İstanbul’da bindelerle oynan bir oyun var, yolsuzluklar var. Bütün bu yolsuzluklar karşısında ben bir genel başkan olarak halkımın iradesini, halkımın oyunun arkasını takip etmek, onun sonucunu kovalamak zorundayım. Ve düşünebiliyor musunuz, 27-28 binden, 13 bine kadar bu sayımlarda oylar düşüyorsa, burada bir yolsuzluğun olduğu apaçık ortadayken, yani bunu kovalamayalım mı, bunu takip etmeyelim mi? Vatandaşım bana şunu söylüyor; Başkanım, bu seçim yenilenmeli.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın birçok yerinde, yarım, 1 puanla olunan yerlerde bile seçimlerin yenilendiğini dile getirerek, “Niye? Gönüller huzur bulacak.” dedi.
Türkiye’de 1963’te, 1999’ta benzer kararların YSK tarafından alındığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Hele hele burası İstanbul. Bu bir kasaba değil, ilçe, belde değil. Bakın ben bugüne kadar hiç konuşmadım, hep sustum. Ama diğerleri konuştu ve ‘Vurun abalıya’ dediler, vurdular ama artık yetti. Burada bir şaibe var, bu açık ortada. Yolsuzluk var, açık ortada. Gidelim millete milli irade nasıl bir karar veriyorsa ‘başımız, gözümüz üstüne’ deriz, onu kabulleniriz olay bu kadar basit. Çok açık, net, memur noktasında sandıkta memur değil de bankadaki sözleşmeli işçiler o sandıklarda görevlendirilirse ve bunun üzerinde hala neyi düşünüyoruz? Maalesef 4-5 tane bankanın işçileri sandıklarda görevlendiriliyor. Peki ne diyorlar? Diyorlar ki ‘bunu bizden kaymakamlar istedi.’ İsteyebilir. Eğer kaymakam böyle bir yanlış yapmışsa sen bu yanlışı uygulamak zorunda değilsin ve bu yanlışa da hak vermek durumunda değilsin. Çünkü yasa ortada. Ne diyor yasa? Memur diyor, yani 657. Bunlar 657 değil, bunlar bankada çalışan bir işçi. Şimdi bunları kabul mü edelim? Ondan sonra bunların verdikleri kararlara ‘eyvallah’ mı diyelim? Bizim şu anda buradaki gayretimiz sadece Yüksek Seçim Kurulunun bu şaibeyi ortadan kaldıracak milli iradeye bu zemini hazırlamaktır. Ortada bir şaibe, yolsuzluk var ve bu yolsuzluğun, şaibenin ortadan kaldırılması hem Yüksek Seçim Kurulunu aklayacaktır hem de milletimizin gönlü ferah hale gelecektir.”
Hz. İbrahim’in Tur-i Sina’da yaşadığı olayı hatırlatan Erdoğan, “Bizim de şu anda kalbimiz mutmain değil, ortada bir şaibe var, ortada bir yolsuzluk var. Dolayısıyla ‘bu şaibenin, bu yolsuzluğun ortadan kalkması gerekir’ diyoruz. Bizim hayatımız desteğini ve gücünü milletten almayan vesayetle mücadeleyle geçmiştir. Böyle bir müktesebata sahip Tayyip Erdoğan’ın hakkı olmayan bir seçimi almak için çalıştığını iddia etmek bize yapılmış en büyük bühtandır.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, her şeyin ortada olduğunu, İstanbullunun 39 ilçenin 25’ini kendilerine verdiğini dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İş daha buradan kopuyor zaten. Büyükşehir Belediye Meclisinin kahir ekseriyeti aynı şekilde partimin meclis üyelerine verilmiş. Şimdi bütün bunlar apaçık ortayken kalkıp da daha da ileri gitmek suretiyle orada başkanvekillerinin odalarının kilitlerinin göbeklerini sökecek kadar iradeye saygısı olmayan bir anlayış var. Ne oldu? Sonunda bütün çalışmalar yapıldı, başkanvekillikleri falan hepsi seçimlerle ilan edildi, ondan sonra herkes geldi odalarına yerleşti. Komisyonlar seçildi. Şimdi bütün bu çalışmalar bu şekilde başladı ama bunlar başlarken her şeyden önce beyefendi, genel başkanları, ‘hak, hukuk, adalet’ diyor 23 Nisan’da yaptığı konuşmada. Nerede hak, hukuk, adalet? Hak, hukuk, adalet istediğiniz şeyler size sunulduğu zaman mı olacak? Her şey açık, net ortada. Hak, hukuk, adalet diyorsan işte buyrun, meclis de ortada, bütün komisyon seçimleri ortada.Yani bu komisyonların seçimlerinin nasıl yapılacağına dair her şey ortada. Sana kimse kalkıp da orada, o seçimlerde ‘Ya sana da bir şeyler verelim’ demek zorunda değil. Neticede bunlar oldu, şimdi biz burada Yüksek Seçim Kurulunun vereceği kararı bekliyoruz, bütün belgeler, bilgiler, evraklar her şey kendilerine teslim edildi. Temenni ediyorum ki adil bir kararla, bakın bizim tehdidimiz yok, her ne kadar onlar ‘Kızılay’a çıkamazsınız’ diyorlarsa da biz haşa böyle bir şey demedik. Kızılay herkesindir, tüm milletindir ama bunların hayatları böyle geçti. Sürekli bu tür tehditlerle geçti. Ne yaparlarsa yapsınlar biz adil bir karar, netice bekliyoruz. Biz sadece milletin emanetine sahip çıkmanın çabası içindeyiz. Biz sadece milli iradenin gasp edilmesine engel olmaya çalışıyoruz, yaptığımız iş budur.”
Erdoğan, “Ülkenin hiçbir meselesinin çözümüyle ilgili en küçük bir tespitleri, teklifleri, projeleri olmayanları, allayıp pullayıp millete umut olarak pazarlayanların taktiği çökmeye mahkumdur.” diye konuştu.
“Cumhur İttifakı olarak, başta Sayın Bahçeli olmak üzere el ele vererek nasıl geldiysek bundan sonra da aynı kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.” diyen Erdoğan, “Cumhur İttifakı, yeni dönemin lokomotifi olmayı sürdürecektir. Spekülasyona girmek isteyenlere sesleniyorum: Boşuna uğraşmayın.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kur üzerinden ekonomimizi çökertme hesapları devam ediyor olmakla birlikte artık kontrol bizim elimizdedir.” dedi.
Erdoğan, “Azez’de bir yüzbaşımız şehit oldu, bir binbaşımız yaralı. Şehidimize Allah’tan rahmet, ailesine, milletimize başsağlığı diliyorum.” diye konuştu.
Kaynak: NationalTurk