Beşiktaş Yönetilemiyor – NationalTurk
120 yıllık bir spor kulübünün yönetiminin sorumlu olduğu insanlara karşı yapması gereken görevleri yerine getirmeyip, kendi kuruluş amaçları dışında popülist bir süreç içine girerek var olma prensiplerini hiçe sayarak bir yıkıma çanak tutmalarının içeriğini tartışmak gerek.
Tüzüğe Uymak Zorunluluktur
Ellerindeki tüzük onların anayasası olarak ne yapması gereken üzerinden yol gösterici bir talimatlar silsilesine sahiptir. Onun içeriği ile oynanması mümkün olmadığı gibi, ona uyulması zorunluluktur.
İşte bu zorunluluğu sağlayan tarihsel derinliğe sahip kurumsal kültür kodları vardır.
Kuruluşundan itibaren oluşmuş ve bunun belirlenmesi için birçok insanın bu değerler bütünlüğünü sağlamak adına verdikleri mücadeledeler sonucu sağlanmış bu kodlar, içinde bu insanların hikayeleri sayesinde tarihsel derinliğini sağlayıp bugünlere gelmiştir.
Bir mücadele, emek ve bedel ödenerek bugünlere gelmiştir.
120 yıllık Beşiktaş jimnastik Kulübü’nün bugün geldiği noktaya baktığımızda olumsuz bir süreci yaşadığını görmekteyiz. İyi yönetilemiyor…
Kulüpleri tarihsel hikâyeleri, misyonları ve sorumlulukları ile oluşan ‘kültür’ yapısı ‘küresel’ etki ile birtakım değişkenleri de içine almak zorundadır. Bundan dolayı her kulübün ‘kültür’ deseni farklıdır. Önemli olan istikrarı ve başarının sürdürebilmesi için kendine ait ‘kültür’ kodlarını iyi bilmesi gerekir.
Cumhuriyet’ten daha eski bir kulüp olan BJK hem spor kulübü olmanın yanında hem de kurtuluş ve kuruluş sürecine katkıda bulunmuş değerleri içinde barındırmaktadır.
Ahmet Fetgeri, Mehmet Ali Fetgeri, Nazımnazif, Cemil Feti ve Şevket Beyler’in bu kulübü yaratmak için ortaya koydukları mücadele ve değerler, son üç başkan tarafından bilinçli bir şekilde bertaraf edilerek yok edilmeye yüz tutulmuştur.
Şeref Bey, Hakkı Bey, Süleyman Seba…
Çanakkale Savaşında şehit olan Kaptan Kazım’dan başlayarak Şeref Bey, Hakkı Bey ve Süleyman Seba bu gelenekler ile donatılmış kültürel yapıyı koruyarak ve asla taviz vermeden bu yüzyıla taşınmasına neden olmuşlardı.
Forma renklerinin, armasının hikayelerinin içindeki ülkeyi korumak için oluşan kurgunun ve sonuçlarının çizgilerini taşıyan bir takımdan bahsediyorum.
BJK için sadece başarı bir saygınlık göstergesi değildir. Futbolun tarihsel varlığı içinde, onun amaçları doğrultusunda kurulmuş olan BJK, fark yaratarak, anlam katarak sosyal kurum haline gelmeyi, tüm paydaşlar arasında saygınlık elde etmek için sahip olduğu kurumsal kültürün varlığı ve geçerliliği ile sağladı.
Seba Sonrası Başkanlar
Maalesef Süleyman Seba sonrası başkanlar ve kurguları bu kültürel yapıya sahip çıkma yerine, adeta yok edilmesi için örgütlü bir yapı içinde mücadele etmişlerdir.
Tüm bunları gelişime ayak uydurma ve dünya markası olma kisvesi altında gerçekleştirerek, tüm kaynakların mutlu azınlık elinde bir ‘rant’ kurgusu haline getirilerek 120 yıllık değerleri heba etmeyi başardılar!
Halbuki, futbolun endüstriyel anlamda yeniden örgütlenmesi, kulüplerin yeni değişimlere ayak uydurmak için değişiklikleri zamanında yapmayı zorunlu kılar. Buradaki tehlike, kurumsal anlamda kültürel olarak bir kimlik ortay koyamayan kulüplerin süreç içinde dağılma ve zarara uğrama tehlikesine açık pozisyonda yakalanmalarıdır. Buradaki sinerjiyi sağlayacak ve koruyucu kalkan olacak güç kurumsal yapının varlığıdır.
Tarihinden ve kültür değerlerinden koparılan takımın geldiği nokta, artık mutlu azınlığın çıkarları için kurgulanmış bir genel kurul üzerinden devamlılığı sağlamaktan öte gidememektedir.
Şampiyon olmanın temel unsuru, sadece o dereceyi veya o skoru ne pahasın olursa olsun elde etmek değildir. Başarının arkasındaki ‘ahlaki’, ‘etik’ ve ‘bilimsel’ değerlerin kullanılmasının içeriği, bunu talep edecek ‘kültürel’ ve ‘bilgi’ donanımına sahip olmaktan gelmektedir. Sürdürebilir başarının ve devamlılığın arkasındaki dayanak budur. BJK‘nin tarihsel derinliği bu değerlere sahip olmasıyla birlikte, son 20 yıla kadar bunları hedef haline getirmişti.
Futbol hiyerarşik bir kurguya sahiptir.
Futboldaki her alan kendi üstene karşı sorumluluk taşır. Aradaki kurguların senkronize olması iletişim becerisi ve organizasyon bütünlüğüne bağlıdır. Buradaki esas tamamlayıcı unsur, bu hiyerarşik kurgu içinde herkesin kendi görev tanımlarına sadık kalmalarıdır. Bu sadakat, aynı zamanda kendi alanında sorumluluk ve risk alarak bir değer yaratma unsurunu da içerisinde taşır ki futbol başarıya endeksli bir oyun ise bu kaçınılmaz olarak olması gereken bir olgudur.
Artık futbolun hiyerarşik düzeneği ‘liyakat’ üzerine olmaktadır. Eğer bir endüstriden bahsediliyorsa bunun düzeneğinin prensipler üzerine oturtulması gerekir. Aksi durumda; çıkar odaklı bir sömürü mekanizması ortaya çıkar.
Sadece Emre Kocadağ ile Ceyhun Kazancı’nın ortaya koydukları yöneticilik vasıflarındaki erozyon bugün için futbolun yönetim kurgusu içinde karşılığı olmayan bir içeriğe sahiptir.
Transferlerde, futbolcu ile sözleşme imzalamadan açıklamalar yapmak veya futbolcunun babasının açıklamalarını baz alarak bir sonuçmuş gibi lanse etmek ne BJK camiasına ne de çağımız futbol yönetim anlayışına yakışmamaktadır. BJK hedef oyuncu modelini ve bunun işletme şeklini anlayamamış kişilerin sorumluluk almasının sonucu ağır olmaktadır.
Yönetim kadrosunda bulunan bu kişilerin liyakat ile ilgili bir CV’ye sahip olmadıkları gibi, BJK tarihsel derinliğindeki kültür kotalarının ne anlama geldiğini de bilmedikleri aşikardır.
Esnaf kültürünün kurumsal anlamda büyük bir işletme hacmine sahip böyle bir kulüpte yer bularak bir çalışama yöntemi haline gelmesi hem finansal açıdan hem yönetim açısından hem de sportif başarı açısından bir işletme modeline sahip olmadığı için başarısızlığa ve zarar-ziyana neden olmaktadır.
Futbol işletme modeli farklıdır.
Alt yapıdan başlayan bir üretim mekanizması ile, a-takıma kadar gelip burada sistem içinde oyun şablonunu oluşturur. Bu şablona uygun teknik ekip kurulmasıyla birlikte o siteme uygun oyuncu transferleri yapılır. Yönetim bu işletme modelini finansal ve işletme sorunlarını gidermekle sorumluyken, taraftar centilmence, istikralı ve sürdürebilir başarıyı oluşturacak takım isteğini yönelik irade ile takımı destekler. Bu döngü birbirine bağlı zincirleme bir reaksiyona sahiptir.
BJK Süleyman Seba’ya kadar böyle bir modele sahipken, o model içinden yetişmiş Sergen Yalçın’ın ne yapıp edilip gönderilmesi ile, yine o reaksiyon içinde oluşmuş ‘Öz Kaynak’ altyapı modelinden yetişen Rıdvan, Serdar ve Emirhan’ın zorla gönderilmesi BJK kültürel yapısının ve onun ortaya çıkarttığı modelin imhası anlamına gelmektedir.
Artık ortada BJK kurumsal yapısını reddedip, adeta onu imha eden ve farklı bir beklenti içinde yeni bir ticari model ortaya koyup, ranta ve borca dayalı bir finansal yapı ile öz varlıkları bile yok eden bu anlayış Beşiktaş’ı başarısızlığa ama en önemlisi yok oluşa doğru götürmektedir.
Bu durumun tek sorumlusu Genel Kuruldur. Bu durumu çözecek olan da taraftarın iradesidir.
Müslüm Gülhan / NationalTurk